Boşanma Davası Nedir? Nasıl Açılır? Dava Süreci Nasıl İşler?
Boşanma davası, evli olan çiftlerin evliliklerini resmi olarak sona erdirmek için mahkemeye başvurdukları hukuki bir süreçtir. Boşanma davasının mahkeme tarafından kabül edilip,boşanma kararı verilmesi ve ardından verilen boşanma kararın da kesinleşmesi ile evlilik birliği sona erer ve taraflar resmi olarak boşanmış olurlar.
Boşanma ancak hâkim kararıyla ve Türk Medeni kanununda sayılan boşanma sebeplerinden bir veya birkaçının varlığına dayanılarak gerçekleştirilebilen bir işlemdir.
Burada önemli olan boşanmanın tek taraflı mı yoksa tarafların ikisinin de boşanmak istenip istenmediğidir. Öncelikle boşanmayı karı-kocadan birisi istiyorsa buradaki boşanma davası çekişmeli dava olarak görülecektir. Ancak boşanmayı her iki tarafta istiyorsa burada anlaşmalı bir boşanma davası görülecektir.
Diğer önemli bir husus ise her iki tarafında boşanmayı istemesi ancak boşanmanın diğer unsurlarında (örn. Velayet, nafaka,tazminat vb.) anlaşamamaları hususunda da boşanma davası çekişmeli olarak görülecektir.
Boşanma davalarında boşanmaya karar veren eş, hangi boşanma sebebiyle boşanmak istiyorsa Türk Medeni Kanunu’nda yazılı olan boşanma sebebini veya sebeplerini ispatlayacak delilleriyle birlikte dilekçe hazırlamalı daha sonrasında bu dilekçeyi yaşadığı il ve ilçe adliyelerinde, görevli mahkemeye vermelidir. Bu noktada hak kayıplarının oluşmaması için boşanmak isteyen eşin veya eşlerin aile hukukunda uzman bir avukattan yardım alması tavsiye olunur.
Boşanma davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin ikametgahının bulunduğu yerdeki aile mahkemeleridir. Boşanma davası açmak isteyen eş ya da eşler, boşanma davası açılma tarihinden altı ay öncesine kadar ikamet ettiği yerdeki aile mahkemelerinde de boşanma davası açabilecektir. Boşanma davalarında görevli mahkeme ise aile mahkemeleridir. Aile mahkemesinin olmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemeleri aile mahkemesi sıfatıyla boşanma davalarına bakmaktadır. Kişiler boşanma davası açabilmek için aile mahkemesine dilekçe vermeli, aile mahkemesinin olmadığı yerlerde ise asliye hukuk mahkemesine dilekçe vermesiyle bu davayı açabilecektir.
Anlaşmalı boşanma tarafların ortaklaşa aldığı bir karar ile boşanma sürecini yürüttüğü bir yöntemdir. Anlaşmalı boşanma sürecinde genellikle;
· Dava dilekçesi
· Her iki tarafın kimlik belgeleri,
· Anlaşmalı boşanma protokolü,
· Evlilik birliğinde edinilmiş malları var ise mal paylaşımını gösteren belgeler ve müşterek çocuklarının olması halinde çocuklarla ilgili anlaşmalar ve belgeler gereklidir.
Çekişmeli boşanma davalarında;
Dava dilekçesi,
Kimlik veya pasaport,
Delil listesi,
Tanık listesi,
İddiaları destekleyen belgeler ve
Avukat vekaletnamesi
sunulmalıdır.
Çekişmeli boşanma davalarında, tarafların iddialarını destekleyen deliller büyük önem taşır. Telefon kayıtları, mesajlar, sosyal medya paylaşımları ve tanık beyanları gibi deliller, davanın seyrini etkileyenen önemli unsurlardandır.
Boşanma davaları öncelikle bulunduğunuz il ve ilçelerde ki adliyelerde ,görevli mahkemeye dilekçe vermek suretiyle açılır. Bu dilekçe karşı tarafa tebliğ olunur. Bu tebliğ tarihinden sonra karşı tarafın dilekçeye cevap vermesi için 2 haftalık kesin süre verilir. Bu süreden sonra karşı tarafın cevap dilekçesi davacı tarafa tebliğ olunur. Bu tebliğden itibaren davacı tarafa dilekçeye cevaba cevap yazması için 2 haftalık süre verilir. Bu süreden sonra cevaba cevap dilekçesi davalı tarafa tebliğ olunur. Bu tebliğden sonra davalı tarafın cevaba cevap dilekçesi beklenir ve sonra duruşma için mahkeme tarafından tarih verilir.
Bu ilk duruşma ön inceleme duruşmasıdır. Ön inceleme duruşmasında mahkeme tarafından dilekçeler incelenir. Tarafların iddia, beyan ve savunmaları tespit edilir. Tarafların uzlaşma durumunun olup olmadığı taraflara sorulur. Taraflar delillerini sunmamış ve tanıklarını bildirmemişler ise tanık ve delil bildirimi için her iki tarafa da mahkeme tarafından süre verilecektir. Ön inceleme duruşmasından sonra tahkikat aşamasına geçilir ve tarafların sunmuş oldukları delillerin mahkemeye celbi ile tanıkların dinlenmesi gerçekleşecektir. Delillerin toplanmasından, incelenmesinden ve tanıkların dinlenilmesinden sonra hâkim, dosya hakkında kararını verecektir.
Boşanma davası süresi, boşanma davasının görüldüğü mahkemenin yoğunluğu, dosyanın içeriği,ve boşanma davasında yerine getirilmesi istenen taleplerin sürelerine göre değişkenlik göstermektedir. Genel olarak, boşanma davası süreci en az birkaç aydan birkaç yıla kadar sürebilir.
Dava süresi, çiftlerin durumuna, taleplerine, çocukların varlığına ve maddi durumlarına bağlı olarak değişebilir. Boşanma davası süreci, çiftlerin anlaşması durumunda daha kısa sürerken, ihtilaflı durumlarda daha uzun sürebilir.
Boşanma davası süreci, davanın açıldığı tarihten kararın kesinleştiği tarihe kadar geçen süreyi kapsar. Bu süreçte, çiftlerin avukatları arasında görüşmeler yapılabilir, mahkeme duruşmaları düzenlenebilir ve delil toplama süreci gerçekleşebilir.
Boşanma davası süreci, çiftlerin duygusal ve maddi açıdan zorlu bir süreç olabilir. Ancak, uygun adımların atılması ve profesyonel yardım alınması durumunda, süreç daha hızlı ve kolay geçebilir.
Boşanma davasına itiraz hakkı boşanmada kusuru olmayan ya da daha az kusurlu olan taraf için bulunmaktadır. Türk medeni kanunun 166. Maddesine göre ‘’davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır.’’ demek suretiyle daha az kusuru olan tarafın itiraz hakkının olduğunu güvence altına almıştır.
Davalının itiraz hakkını kullanması halinde davacının, davalının evlilik birliği içerisinde kendisinden daha ağır kusurlu olduğunu ispatlaması gerekmektedir. Aksi taktirde itiraz kabul edilecektir. Açılan boşanma davasına itiraz süresi dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesinden itibaren iki haftadır. Bu süre kesin bir süredir. Bu sürenin geçmesinden sonra itiraz hakkı ortadan kalkmaktadır. Bu gibi durumların yaşanmaması için bir avukat aracılığıyla boşanma davalarının takibi daha sağlıklı olacaktır.
Evlilik devam ederken müşterek çocuk veya çocuklar üzerinde birlikte kullanılan velayet hakkı kural olarak boşanma ile birlikte taraflardan birine verilir. Ancak Anlaşmalı boşanma davalarında tarafların anlaşmaya varması halinde Ortak Velayet Düzenlenebilir.
Çekişmeli Boşanma Davalarında öncelikle boşanma davası sırasında çocuğun velayeti geçici olarak tedbiren taraflardan birisine verilir, daha sonrasında boşanma kararı ile birlikte davaya bakan hâkim çocuğun velayetini taraflardan birine verir.
Velayetin kime verileceğiyle ilgili hâkimin geniş takdir hakkı vardır. Hâkim kararını verirken çocuğun üstün yararını gözetmek durumundadır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel ve zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amaçlarının gözetilmesi gereklidir. Anne veya babanın çocuk üzerindeki yararları; ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde hâkim tarafından göz önünde bulundurulur.
Çocuğun yaşı velayetin kime verileceği hususunda önem taşımaktadır. 0-3 yaş aralığındaki çocuk için Yargıtay velayet hakkını çocuğun anne şefkat ve sevgisine daha muhtaç olduğu için anneye vermektedir. Ancak 3-6 yaş aralığındaki çocuklar için istisnai durumlarda velayet hakkı babaya verilmektedir. Bu durumlara örnek olarak annenin çocuğa bakamayacak türde sürdürdürdüğü yaşam, psikolojisisin bozuk olması veya çocuğu kötü etkileyecek derecede hasta olması verilebilir. 6 ve ileriki yaş gruplarında ise uzman pedagoglar ile çocuğun görüşü alınır ve hâkim diğer durumları da göz önüne alarak velayeti bir tarafa vermektedir.
Boşanma davasında boşanma nedeniyle yoksullaşan eşe mahkeme tarafından tayin edilecek nafaka ödenir. Ancak bu kararın detayları ve nafakanın miktarı ancak çeşitli incelemelerden sonra mahkeme tarafından belirlenir. Boşanma davası devam ederken dava tarihinden başlamak üzere yoksulluğa düşecek taraf tedbiren nafaka ödenmesini talep edebilmektedir. Tedbir nafakası, dava sürecinde dava devam ederken ödenen bir nafaka türüdür.
Eşlerden birisinin herhangi bir yerden geliri yoksa, boşanma davasından sonra yoksulluğa düşecek durumda ise karşı taraftan yoksulluk nafakası isteyebilmektedir. Bununla beraber refah durumu düşmüş veya düşecek olan taraf çocuk adına dava süresince tedbir, dava sonuçlanınca da iştirak nafakasına dönüşmek üzere nafaka ödenmesini isteyebilecektir.
Çalışan Kadın Nafaka Alabilir mi?
Boşanma davalarında nafaka ; Tedbir nafakası, yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası olarak ayrılır. İştirak nafakası, müşterek çocuk için ödenen nafaka iken, tedbir nafakası davanın devamı sırasında ödenen nafaka, yoksulluk nafakası ise dava sonucunda yoksulluğa düşme ihtimali olan eş için ödenen nafakadır.
Nafaka genel olarak uygulamada kadın tarafından talep edilir ve kadın lehine hükme bağlanır. Ancak bu uygulamadaki genel durum olmakla beraber erkek lehine de nafakaya hükmedilmesi mümkündür.
Kadın lehine nafaka bağlanması için kadının işsiz olması şart değildir, çalışan kadın da nafaka alabilir. Dolayısıyla ister asgari ücretle çalışan işçi olsun isterse memur, çalışan kadın nafaka alabilir. Kadın emekli maaşı alıyor olsa da nafaka alabilir.
Asgari Ücretle Çalışan Kadın Nafaka Alabilir mi?
Boşanma davalarında kadın asgari ücretle çalışıyor olsa da nafaka talep edebilir. Yerleşik Yargıtay içtihatları da bu şekildedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/455 E. 2019/1084 K. sayılı kararına göre;
“Tarafların gelir durumları karşılaştırıldığında davacının düzenli ve yeterli gelirinin olduğu, bir evi ve tarlasının bulunduğu, davalının ise asgari ücretin biraz üzerinde ücret ile çalışmaya başlamış olsa da bu hâliyle tarafların gelir durumlarının birbirine denk olmadığından ve davalının boşanma nedeniyle yoksulluğu ortadan kalkmadığından, yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasına hükmedilemez.
… hakkaniyet ilkesi gereğince nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar verilmesi gerekir.”
Hukuk Genel Kurulu kararında da görüleceği üzere asgari ücretle çalışmak tek başına nafakanın kaldırılmasını gerektirmeyip, nafaka yükümlüsü erkek açısından en iyi ihtimalle indirim sebebi oluşturabilir.
Bilindiği üzere, TMK 175. Madde gereği, boşanma sebebiyle yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için, nafaka talep eden eşin kusurunun daha ağır olmaması ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir.
ASGARİ ÜCRET GELİRİ KİŞİYİ YOKSULLUKTAN KURTARMAZ ilgili Yargıtay HGK yanında, birçok Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay kararları mevcuttur.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. Hukuk Dairesi Esas Yıl/No: 2017/145 Karar Yıl/No: 2017/294 no lu kararında özetle: "Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının, tekstilde çalıştığı, asgari ücret aldığı, aylık 350.00TL kira ödediği anlaşılmaktadır. Asgari ücret seviyesindeki gelir, kadını yoksulluktan kurtarmaz. Mahkemece, davacı kadın lehine Türk Medeni Kanununun 175. maddesi gereğince uygun miktarda yoksulluk nafakası taktiri gerekirken, bu talebin reddi doğru olmayıp, kadına Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun miktarda takdiren aylık 200.00TL yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekir."
YARGITAY 2. Hukuk Dairesi Esas Yıl/No: 2018/7572, Karar Yıl/No: 2019/287: "Mahkemece davacının çalışıyor olması gerekçesiyle kadının yoksulluk nafakası (TMK m. 175) talebinin reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı kadının hem ayrıldığı işinde hem de çalışmakta olduğu işinde asgari ücretle çalıştığı buna karşılık davalı erkeğin ise gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğu anlaşılmaktadır. Asgari ücret seviyesindeki gelir kişiyi yoksulluktan kurtarmaz (HGK 24.12.2014 tarih 2013/2-1364 Esas - 2014/1082 Karar sayılı kararı). Yoksulluk nafakası koşulları davacı kadın yararına gerçekleşmiş olup, erkeğin sosyal ekonomik durumu da göz önüne alınarak kadın lehine uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken yazılı gerekçe ile bu talebin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir."
YARGITAY 2. Hukuk Dairesi Esas Yıl/No: 2018/3035 Karar Yıl/No: 2019/1245 kararında da: "Davacı erkeğin açtığı boşanma davası mahkemece kabul edilmiş, davalı kadının tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 14.06.2016 tarihli 2015/26061 esas ve 2016/11688 karar sayılı ilamı ile davalı kadının asgari ücretle çalıştığı, asgari ücret seviyesindeki gelirin kişiyi yoksulluktan kurtarmayacağı bu nedenle davalı kadının yoksulluk nafakası talebinin kabulü gerektiği gerekçesi ile karar bozulmuş, kararın diğer yönlerden ise onanmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak davalı kadına dava tarihinden itibaren 500 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, davacı erkeğin temyizi üzerine hüküm Dairemizin 12.02.2018 tarihli kararıyla onanmış, bunun üzerine davacı erkek süresinde karar düzeltme talebinde bulunmuştur." yine ASGARİ ÜCRETİN KADINI YOKSULLUKTAN KURTARMAYACAĞINA VURGU YAPILMIŞTIR.
Nafaka gibi önemli ve bir o kadar da hassas bir konuda, hukuki danışmanlık hizmetlerine başvurmak son derece önemlidir.Alanında uzman bir avukattan hukuki yardım almalıdır.
Taraflar boşanma davası devam ederken veya sonunda kusurlu ve sorumlu olan kişinin tespitini de talep etmektedir. Çekişmeli boşanma davalarında, taraflar boşanmanın yanı sıra evliliğin sona ermesi nedeniyle uğramış olduğu maddi ve manevi zararının tazminini de talep edebilecektir.Tazminat, kusurlu olan eş tarafından ödenmektedir.
Boşanmada mal paylaşımı, evlilik birliğinin mahkeme kararı ile sona ermesinden sonra, kural olarak evlilik içinde edinilmiş malların eşit bir şekilde paylaşılması esasına dayanır. Mal paylaşımı davası, boşanma davası ile birlikte açılamaz.
Mal paylaşımı davasının boşanma davası ile aynı anda,ayrı bir dava şeklinde açılması halinde; mahkeme, boşanma davasının kesinleşmesini bekler, mal paylaşımı davası için bekletici mesele yapar. Yani, öncelikle anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davası görülerek yargılama neticesinde boşanma kararı verilmelidir. Aile mahkemesinin boşanma kararı kesinleştikten sonra mal paylaşımı davası görülmeye başlanır.
Mevcut Medeni Kanun’unun yürürlük tarihi 01.01.2002’dir. Mal paylaşımı konusunda 01.01.2002 tarihinden önceki dönemin tabi olduğu hukuki kurallar ile bu tarihten sonraki dönemin tabi olduğu hukuki kurallar tamamen farklıdır.
· Birinci Dönem: 01.01.2002 tarihinden önce satın alınan mallar kimin üzerine kayıtlıysa mal ona ait sayılır. Çünkü 01.01.2002 tarihinden önce yürürlükte olan Medeni Kanun, eşler arasında yasal olarak Mal Ayrılığı Rejiminin geçerli olduğunu kabul etmekteydi.
· İkinci Dönem (Şimdiki Dönem): 01.01.2002 tarihinden sonra yürürlüğe giren mevcut Medeni Kanun ise malların yarı yarıya paylaşımı esasına dayanan Edinilmiş Mallara Katılma Rejimini yasal mal rejimi olarak kabul etmiştir. Yani, eşlerin evlilik içerisinde elde ettiği mallar kural olarak yarı yarıya paylaşılacaktır.
Önemle belirtmek gerekir ki, boşanmada mal paylaşımı davası açılırken mutlaka belirsiz alacak davası olarak açılmalıdır.
Anlaşmalı veya çekişmeli boşanma davası sonucunda verilen boşanma kararı kesinleştikten sonra boşanan taraflar arasında mal paylaşımı davası görülür. Taraflar mal paylaşımı davası ile üç talepte bulunabilir:
Boşanmada mal paylaşımı, tarafların evlilik birliği içinde edindiği malların paylaşıması esasına dayanır. Bu nedenle evlilikten önce elde edilen mallar hiçbir surette mal paylaşımına dahil edilemez. Evlilik birliği içinde edinilen malların paylaşımında kural, malların yarı yarıya paylaşımı ise de bu kuralın paylaşım oranını değiştiren bazı uygulama esasları vardır. Boşanma sırasında mallar paylaşılırken şöyle bir prosedür işlemeye başlar:
· Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
· Eşlerin üçüncü kişilerden olan manevi tazminat alacakları,
· Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına hasredilebilecek eşyalar,
· Yukarıdaki kişisel mallar yerine geçen değerler (Satış, takas vs. yoluyla kişisel mallar yerine geçen para veya diğer değerler).
o Çalışmasının karşılığı olan edimler,
o Yukarıda saydığımız kişisel malların gelirleri (malın kendisi değil, geliri hesaba katılır mesela kişisel malın kira geliri),
o SGK veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacıyla kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
o Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen maddi tazminatlar (örneğin çalışan eşin iş kazası geçirmesi nedeniyle elde ettiği maddi tazminat),
o Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
o
3. Eşler, nelerin kişisel mal sayılacağını evlilik içerisinde sözleşme yaparak kararlaştırabilirler. Eşler, mal rejimi sözleşmesi yaparak bir eşin mesleğini icra ederken kazandığı malvarlığı değerlerini veya bir işletmenin faaliyetinden elde edilen malvarlığı değerleri “kişisel mal” sayılarak boşanma sırasında paylaşım dışında tutulabilir.
4. Eşlerden biri herhangi bir malın kişisel mal olduğu iddiasında ise bu iddiasını ispat etmek mecburiyetindedir. Çünkü evlilik içerisinde elde edilen malların kural olarak kişisel mal değil, edinilmiş mal olduğu kabul edilir. Eşlerden biri evlilik içerisinde elde edilen malın kişisel mal olduğunu ispat edemezse, o mal edinilmiş mal olarak paylaşıma dahil edilir.
5. Bazen kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında bir denkleştirme hesabı yapılması gerekebilir. Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir (MK m.230). Örneğin, evlilikten önce ev alan bir eş, bu evin satış parası ve evlilik içinde kazandığı bir miktar parasını bir araya getirerek yeni bir ev satın alırsa; evlilikten önce satın alınan ev kişisel mal olarak kabul edildiğinden, somut olayda kişisel maldan edinilmiş mala bir geçiş olmuştur. Denkleştirme yapılarak bu geçişin hak kaybına yol açması engellenir.
Boşanmada mal paylaşımı davası, belli bir zamanaşımı süresi geçmeden açılmalıdır. Mal paylaşımı davası, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır (Yargıtay HGK - 2013/520 k). Kanunun belirlediği 10 yıllık süre geçtiği takdirde, mal paylaşımı talebinde bulunmak mümkün değildir.
Uygulamada boşanma davası sonuçlanmadığı halde ayrı bir dava ile mal paylaşımı talep edilmektedir. Bu halde, mal paylaşımı davasına bakan mahkeme boşanma davasının kesinleşmesini beklemekte ve zamanaşımı sorunu bu şekilde daha kolay bertaraf edilmektedir.
Yurtdışında boşananlar açısından mal paylaşımı davasının zamanaşımı süresi, ilgili ülkenin kanunlarına göre boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Boşanmada mal paylaşımı davasının nerede ve nasıl açılacağı; yani yetkili ve görevli mahkeme 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ve MK m.214 ile belirlenmiştir.
Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Görevli Mahkeme: Boşanma halinde eşler arasında görülecek mal paylaşımı davasına bakmaya, 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemesi görevlidir.
Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Yetkili Mahkeme: Mal paylaşımı davasının görüleceği yetkili mahkeme, yani davanın Türkiye’deki hangi il veya ilçede açılacağı ise şu şekilde belirlenir (MK md.214):
· Eşlerden birinin ölümü nedeniyle mal rejimi sona ermiş ise, ölenin son ikametgahı mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmakla yetkilidir.
· Evlilik mahkemenin boşanma kararı ile sona ermişse veya devam eden bir boşanma davası varsa, boşanma davasına bakmaya yetkili olan mahkeme mal rejiminin tasfiyesini, yani boşanma halinde mal paylaşımını yapmakla da yetkilidir.
· Yukarıdaki iki durum haricindeki diğer tüm hallerde davalı eşin ikametgahı aile mahkemesi boşanmada mal paylaşımı davasına bakmaya yetkilidir.
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, yetkiyi düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 214/2. maddesi hükmüne göre, eşler veya mirasçılar arasındaki mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme yetkilidir. Buna göre, mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre değil, özel düzenlemenin yer aldığı Türk Medeni Kanunu’na göre belirlenmelidir. Somut olayda; taraflar Yenihisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Aile Mahkemesi sıfatıyla) ilamı ile boşanmışlar ve mal rejimi boşanma ile sona ermiştir. Dolayısıyla uyuşmazlıkta boşanmaya karar veren Yenihisar Aile Mahkemesi’nin yetkili olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Yenihisar Aile Mahkemesinde çözümlenmesi gerekmektedir (Y5HD-K.2022/12573).
Anlaşmalı boşanmada mal paylaşımı, tarafların özgür iradesi ve arzusunu göre yapılabilir. Eşler, anlaşmalı boşanma protokolüyle isterse malları yine yarı yarıya paylaşabilir veya başka bir paylaşım oranı da belirleyebilir. Eşlerden biri anlaşmalı boşanma protokolüyle mal paylaşımına dair tüm haklarından feragat de edebilir.
Anlaşmalı boşanma protokolünde tarafların mal paylaşımını yaptıklarına dair açık herhangi bir ibare yoksa, taraflar anlaşmalı boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren başlayan 10 yıllık dava zamanaşımı süresi içinde boşanmada mal paylaşımı davası açabilirler.
Zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası, özel bir boşanma sebebi olarak Medeni Kanun m.161’de düzenlenmiştir. Aile mahkemesi, zina (aldatma) nedenine dayalı olarak evlilik birliğinin sona ermesine karar verdiği takdirde mal paylaşımı şu şekilde yapılır:
· Zina nedeniyle boşanma kararı verilmesinde kusurlu olan eşin katılma alacağı tamamen ortadan kaldırılabilir veya hakkaniyete uygun oranda azaltılabilir. Yani, aldatan eşin diğer eşin edinilen malları üzerindeki alacak hakkı tümüyle sona erdirelebilir veya azaltılabilir.
· Eşlerin katkı payı alacağı, zina nedeniyle ortadan kaldırılamaz. Yani, eşlerden biri aldatsa dahi, diğer eşin malvarlığına yaptığı katkıyı boşanmada mal paylaşımı sırasında talep edebilir.
Eşlerden birinin ölümü halinde, eşin ölüm tarihi edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiye tarihi olarak belirlenir. Sağ kalan eş, ölüm tarihine kadar evlilik içinde edinilen malların yarısı üzerinde katılma alacağı hakkına sahiptir. Sağ kalan eş, ölenin terekesinden hem mirasçı olması nedeniyle hem de edinilen mallara katılma rejimi nedeniyle alacaklı konumundadır. Ölen eşin terekesinden öncelikle sağ kalan eşin katılma alacağı hakkı ödenmeli, daha sonra sağ kalan eşin de dahil olduğu mirasçılar arasında miras paylaşılmalıdır.
Boşanmada mal paylaşımı, kural olarak evlilik içinde edinilen malların paylaşılması esasına dayanır. Evlenmeden önce satın alınan mallar, satın alan eşin kişisel malı olarak kabul edildiğinden mal paylaşımına dahil edilmez.
Evlenmeden önce satın alınan, ancak kredisi evlilik içinde ödenen ev, araba, arsa vb. gibi mallar belli bir hesaplama tekniği ile boşanmada mal paylaşımına dahil edilir. Evlenmeden önce satın alınan, ancak kredisi evlilik içinde ödenen mallar boşanma halinde mal paylaşımına şu şekilde dahil edilir:
· Evlilik içinde ödenen her türlü kredi ile borcu ödenen her türlü malın “krediyle ödenen kısımı” edinilmiş mal kabul edilir. Bu nedenle, diğer eş evlilik içinde ödenen kredi miktarı üzerinden hak iddia edebilir. Evlilik içinde ödenen kredinin hangi eş tarafından ödendiğinin hiçbir önemi yoktur.
· Evlilik içinde ödenen kredi bedelinin ev veya arabanın satın alındığı alış fiyatına oranının ne olduğu hesaplanır.
· Ev veya arabanın boşanma tarihindeki güncel piayasa değeri bilirkişi raporu ile tespit edilir. Daha önce hesaplanan oran (ödenen kredinin evin alım tarihindeki değerine oranı) gayrimenkulün güncel değerine de oranlanarak eşin katılma alacağı hesaplanır.
Eşler, evlilik süresi boyunca malları üzerinde diledikleri gibi tasarrufta bulunabilirler. Ancak, “boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilmiş olan” ve elden çıkarılan tüm mallar, boşanmada mal paylaşımına dahil edilir. Boşanma davasının açıldığı tarih, eşler arasındaki mal rejiminin de tasfiye edileceği tarihtir. Yani, boşanma davasının açıldığı tarihe kadar edinilen tüm malvarlığı değerleri (nakit para, ev, araba, arsa vs.) mal paylaşımına dahil edilir. Boşanma davası açıldıktan sonra eşlerin edindiği mallar ise mal paylaşımına dahil edilmezler.
Uygulamada eşlerin boşanma davası açılmadan önce üzerlerine kayıtlı ev, arsa, otomobil vb. malları üçüncü kişilere devrederek paylaşım dışı tutmaya çalıştıkları görülmektedir. Ancak, boşanma davası açılmadan önce satılan mallar da boşanmada mal paylaşımı hesaplamalarına dahil edilir. Yani, mallar satılsa dahi mal paylaşımı yapılırken bu malların değeri bilirkişi raporu ile tespit edilerek diğer eşin alacak hakkı hesaplanır.
Hemen belirtelim ki, boşanmada mal paylaşımı davasında borçlu çıkan eşin malvarlığı diğer eşin alacak hakkını karşılamaya yetmezse, alacaklı eş, karşılıksız kazandırmalardan faydalanarak malı devralan üçüncü şahıslardan eksik kalan alacak miktarını isteyebilir (MK md.241).
Boşanma davası açıldıktan sonra mallar kendisine devredilen üçüncü kişi de belli koşullarda hukuki sorumluluk altına girer.
Mevcut Medeni Kanuna göre yasal mal rejimi “Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi” dir. Yani evlenirken hiçbir sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Deyim yerindeyse, eşler nikah defterine imza attıktan hemen sonra satın alınan tüm mallar, boşanma sırasında kural olarak yarı yarıya paylaşılacaktır. Malların yarı yarıya paylaşılması doğrudan kanundan kaynaklanan bir hak olduğundan ayrıca mal paylaşımı sözleşmesi yapmaya gerek yoktur.
Ancak, eşler malların yarı yarıya paylaşımı dışında bir oran belirlemek veya yasal mal rejimi dışında bir rejim belirlemek için evlilikten önce veya sonra sözleşme yapabilirler.
Eşler evlilik içinde edindikleri mallarını paylaşmak istemiyorlarsa buna uygun bir mal paylaşımı sözleşmesi yapabilirler. Eşler evlenirken veya evlendikten sonra diledikleri mal rejimini seçebilirler. Eşler, evlilik içinde edinilen malları paylaşmak istemiyorsa sözleşme yaparak Mal Ayrılığı Rejimini seçebilir. Böylece, her eş evlilik içinde kazandığı mal üzerinde tek başına hak sahibi olur. Mal ayrılığı rejiminde, boşanmada mal paylaşımı esnasında bir eş diğer eşin evlilik içinde edinilmiş malı üzerinde hak talebinde bulunamaz.
Mal Ayrılığı Sözleşmesi, iki şekilde yapılabilir. Birinci yöntem, evlilik sırasında evlendirme memurluğuna bir dilekçe verilerek eşler arasında Mal Ayrılığı Rejimi’nin seçildiğinin bildirilmesidir. İkinci yöntem ise noterde Mal Ayrılığı Sözleşmesi yapılmasıdır. Noterde yapılacak sözleşme evlilikten önce veya sonra her zaman yapılabilir. Boşanma halinde evlilik mallarının paylaşımı, bu sözleşmeye göre yerine getirileceğinden boşanma sırasında çiftler arasında ortaya çıkması muhtemel bir uyuşmazlık engellenmektedir.Eşler sözleşmeyle “Mal Ortaklığı” gibi evliliğe özel bir ortaklık rejimi de kurabilirler.
Yukarıda açıkladığımız üzere boşanmada mal paylaşımı halinde eşlerin kişisel malları paylaşıma dahil edilmez. Medeni Kanun’a göre evlilik sırasında eşlerden birine kalan miras, kendisine miras kalan eşin kişisel malı olarak kabul edilmiştir. Yani boşanma halinde, diğer eş mal paylaşımı sırasında eşine miras kalan mal üzerinde hiçbir hak talep edemez.
Evlilik sırasında eşlerden birine bağışlanan her türlü ev, araba, para veya parasal değeri olan her şey bağışlanan eşin kişisel malıdır. Yani, diğer eş boşanma halinde mal paylaşımı sırasında bu mallar üzerinde hiçbir hak talep edemez. Fakat bu malların evlilik içerisinde elde edilen kira gelirleri, faiz gelirleri edinilmiş mal kabul edildiğinden, boşanma sırasında diğer eş bu gelirlerin yarısı üzerinde hak sahibi olur.
Mal paylaşımı, evlilik içerisinde elde edilen malların paylaşımı esası üzerine kurulmuş bir sistemdir. Evlilikten önce alınan mallar, kişisel mal olarak kabul edilir. Dolayısıyla evlilikten önce alınan bir malın satılarak evlilik içinde yeni bir mal alınması halinde, bu mal üzerinde diğer eşin hak sahibi olması mümkün değildir. Ama evlilikten önce alınan malın değerine, bir miktar para veya mal eklenerek yeni bir mal alınırsa, bu eklenen değerin malda meydana getirdiği artık değerin yarısı üzerinde diğer eş hak sahibi olur.
Boşanmada Mal Paylaşımı Davası Ne Kadar Sürer?
Boşanmada mal paylaşımı davası ne kadar sürer sorusuna kesin bir cevap vermek mümkün değildir. Anlaşmalı boşanmalardan sonraki mal paylaşımı davaları tek duruşmada tamamlanabilirken çekişmeli boşanmalarda süreç çoğunlukla uzamaktadır. Buna ek olarak mahkemenin yoğunluğu, duruşma sayısı, bilirkişi ve keşif ihtiyacı gibi faktörleri de hesaba katmak gerekir.
Antalya Boşanma Avukatı Ücretleri Nasıl Belirleniyor?
Antalya boşanma avukatı vekalet ücretini belirlerken öncelikle dosyayı dikkate alarak , tarafların talepleri doğrultusunda harcayacağı zamanı ve emeği dikkate alır. Boşanma davasının anlaşmalı veya çekişmeli olması da avukat ücretini doğrudan etkilemektedir. Kesin bir kural olmamakla birlikte çekişmeli boşanma davasında talep edilecek tutarın, anlaşmalı boşanma davasında talep edilecek tutardan daha fazla olacağını belirtmeliyiz.
Avukatın mesleği gereği yaptığı işin karşılığında asgari ücret alması zorunludur. Bu asgari ücret, Türkiye Barolar Birliği ve Adalet Bakanlığı tarafından belirlenerek Resmi Gazete'de yayımlanır. Sonuç olarak Antalya boşanma avukatının hukuki çalışmaları karşılığında talep edebileceği asgari tutar, Resmi Gazete'de yayımlanan tarifede belirtilen tutardır.
Yargılama gider kalemleri, HMK 323 ve HMK Gider Avansı Tarifesi tebliğinde belirtildiği üzere;
-Celse, karar ve ilam harçları,
-Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri,
-Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekaletname düzenlenmesine ilişkin giderler,
-Resmi dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler,
-Yargılama sırasında yapılan diğer giderler (müzekkere ve cevap pulu giderleri)
-Taraf sayısının yaklaşık beş katı tutarında tebligat gideri,
-Dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmış ve tanık sayısı belirlenmiş ise tanık sayısınca tanık asgari ücreti ve tebligat gideri, tanık sayısı belirtilmemiş ise en az üç tanık asgari ücreti ve tebligat gideri,
-Dava dilekçesinde keşif deliline dayanılmış ise keşif harcı avansı ile birlikte ulaşım gideri,
-Dava dilekçesinde bilirkişi deliline dayanılmış ise Bilirkişi Ücret Tarifesinde davanın açıldığı mahkeme için öngörülen bilirkişi ücreti,
-Diğer iş ve işlemler için mahkeme veznesine depo edilen gider avansıdır.
Türk Borçlar Kanunu 510/1 hükmü gereği vekâlet veren, vekaletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlüdür. Bu nedenle yargılama esnasında ödenen meblağlar avukat tarafından değil davacı tarafından karşılanacaktır. Davacı, bu tarifede gösterilen gider avansını dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderleri kapsar.